Anasayfa İletişim
ANASAYFA DİKAB İHL İLAHİYAT DHBT DİB-MBSTS İSLAMİYET DİNİ RPOGRAMLAR Çocuklara Özel ZİYARETÇİ DEFTERİ
Not:
yapımdayız....Sitemize Destek Olmak İçin Reklamlarımızı Tıklayın...
 

İMAM HATİP LİSESİ, İLAHİYAT, DİKAB, YLSY İLAHİYAT, ARAPÇA, FIKIH, TEFSİR, SİYER, İSLAM TARİHİ

Güllerde Aradım Seni...

 Mehmet AKMEŞE / İlahiyatçı Yazar

Mehmet AKMEŞE / İlahiyatçı Yazar




Kâinatı bin bir güzellikler ile yaratan Allah (cc) nurundan bir gül halk etti. Güzelliklerin sahibi, nakış nakış tevhidi işledi yapraklarına dallarına. Rahmet suyunu, o gülüne serpti. Şefkat, merhamet, sevgi, güzellik hazinelerinin kapılarını açtı, al Muhammed (sav) dedi. Zira benim hazinem eksilmez, verdikçe çoğalır. Öylesine açıldı ki o gonca gül, rabbin aşkıyla boy verdi yüceldi. Tevhid kokulu o gül, küf tutmuş şirk kokusunu temizledi bu âlemden. Zira o bir ayineydi. Âlemlerin sahibinin isimlerine en güzel bir ayineydi. Sevdik Muhammed (sav)' i bize rabbimizi tanıttırdı diye, onu bize sevdirdi diye. Hakikati bilen dil ne güzel ifade etmiş:

 

''Ayinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim

Mir'at-ı Muhammed'den Allah görünür daim."(1)

Kâinat hep onunla tevhid koktu. Yüceldi, yücelti kendisiyle beraberinde olanları. Ulaşılmaz biz zirveden seslendi insalığa, rabbin inayetiyle.

 

''İnsanlığın burcunda en zirvesin, kemâlsin

Ördün vahiy peteğin kutsal yüke hamalsın

Sen misin O, O mu sen, Kur’an ile hem hâlsin?

Öyle farklı ki reyhan balda aradım seni.''

(2)

 Zaman şaşkına döndü, mevsimler mest oldu onunla. Artık bülbüller konuşmaz oldu, o gülü görünce. Güneş hicaba büründü. Zira o güneşin değil, Rahmetin sahibi olan Zat-ı zülcelalin arşının zıllinde açıldı. Kokusu gül, nefesi gül, sözleri gül, beldesi gül. Gül şehrinin solmayan gülü GÜL-Ü MUHAMMED (SAV).

Nakış nakıştır, sırlar ile doludur bu âlem. Nice esrarlı gözler dokundu bu âleme. Kimi bakarken görmedi. Kimileri gördüde bilmedi. Kimileri bildi; ama anlam veremedi. İşte sır dolu bu âlemin muammasını, tevhid kokulu bir gül, rahmet üzeri açtı. Zira açıldıkça sırlarda açıldı. Boy verdikçe, âlem de sırlarını verdi. Bilinmeyen ne varsa, onun ile gizlerini gözlere serdi. Zira âlem mest olmuştu. Hakiki maşukun, aşkıyla böylesi bir yanışı ilk defa görmüştü âlem. Nice güller açmıştı bu âlemde. Her birinde ayrı bir rayiha, ayrı bir güzellik vardı. Ayrı bir desenle işlenmişti, tevhid üzeri. Ama bu gül gözün gördüğüne değil, görünen, görünmeyen âlemlere gelmiş, kokusunu salmıştı. Değil âlem, onun ile âlemler mest olmuştu. Şahiti sadece bedenler değil, cesedi nurdan olanlar ve herşey. Kimi zaman kuru bir kütük, kimi zaman hay olup dili olmayanlar şahitlik etti o güle.

Gören âşık oldu, görmeyen aşık oldu. Zira aşkın sahibi '' HABİBİM'' dedi. Sevgili oldu, sevginin, güzelliklerin sahibi olan Rahman' a.

Nice âşıklar yandı aşkıyla. Her yerde onu aradılar. Kimi zaman yıldızlardan sordular, kimi zaman güneşten, aşk diyarlarından sordular. Onun için candan canandan geçtiler. Zira asıl cananı tanıttırmıştı bize. Rabbimizi, halikımızı bildirmişti bize. Rahmete giden yolun rehberi olmuştu bize. Böylesi bir rehberi bulmak necat değil mi? O eli tutmak: Rabbin huzuruna gitmek, cemalullahı görmek demek değil mi?

 

''Yoldayken yol aradım akıl için yol birken

Nasıl oldu şaşırdım önde rehberim varken

Yitiği yitik yerde aramam gerekirken

Yeşili şaşı gördüm alda aradım seni.''

(3)

 Aradılar yıllar boyu. Onun her bir sünneti bir adım daha yaklaştırdı onları, bizi, ona. Sünnetten uzak kalmak demek, ondan uzak kalmak değil mi? Gönülleri mest eden o tevhid kokusundan mahrum kalmak demek değil mi?

 

''Rûz-i elestten beri koku saçan bir gülsün

Refik-i âlâ diye Hakk’a uçan bir gülsün

Onca dikene rağmen çölde açan bir gülsün

Kokun mu gül, ten mi gül; gülde aradım seni?''

(4)

 Yananlar anladılar ve onun için öylesine tutuştular ki ciğer kebap oldu. Ateş oduna kızar oldu. Nasıl bir aşk bu, nasıl bir sevgi bu. Yıllardır yanarım ama bu ateş beni bile yakar oldu diye. Âşıklar öylesine haykırdılar ki aşklarını, sözler, kelimeler, harfler saklanacak yer aradı. Hicabın en kalın perdelerine büründüler. Zira ona âşık olan onun izine düşmüştü, her şeyden geçerek. Kimi zaman üveysi bir eda, kimi zaman anam, babam her şeyim sana feda deyip gönülleri titreten, arşı delip geçen bir sada olmuştu, o güle, karşı aşk. Bazen en zor düğümler çözülürken. O gülün aşkı kör düğüme dönmüştü gönüllerde. Gül Muhammed (sav)....

 

''Dermek üz’re gülünü girsem İrem bağına

Vahyi koklamak için çıksam Hıra dağına

Belki dokunur diye ayağım ayağına

İzine basmak için çölde aradım seni.'' (5)

Ey solmayan gül! Bilmese de akıl, hissetmese de gönül, aslında her arayış, tevhid kokan ve rahmetin timsali olan seni; yani rabbin şefkat kokulu gülünü arayıştır. Aslında bütün hasretler, bekleyişler, özlemler sensin. Zira tevhid kokulu rayihan estikçe, gönüller hale hale ışıklara gark oluyor. Tatlı bir tebbesüme dönüyor bütün sancılarımız. Kokun gül, tenin gül, özün gül, sözün gül.

ALLAH-U AHED, ÜMMETİN GÜLÜ MUHAMMED (SAV)

Mehmet AKMEŞE

------------------------------------------

1-Risale-i Nur Barla Lahikası, (98. Mektup)

2,3,4,5-Hanifi Kara-Gel ki Gül Koksun Dünya Şiir' inden

Son Bir Ay 19922 ziyaretçikişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol