Geçmeyen Geçim Sıkıntısı Ve İsraf...

Mehmet AKMEŞE / İlahiyatçı Yazar
hidayetnuru@gmail.com

"Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez."
( 7 / A'RÂF - 31 )
Asrın getirmiş olduğu birçok maddi ve manevi hastalıklar vardır. Bu hastalıkların başında gelen ve birçok sorunun temelinde yatan şüphesiz israf hastalığıdır. Evet, hastalık diyorum; çünkü eline geçen nimetlerin farkında olmayıp, gelişi güzel saçıp savurmak, hastalıktan başka bir şey değildir. Bu asırda az ya da çok herkeste bu hastalık var maalesef. Gelemeyen ay sonları, bitmeyen kredi borçları, kısacası geçemeyen sıkıntı, geçim sıkıntısı... İşte bunların temelinde yatan asıl sebep tek kelime ''İSRAF''.
Allah (c.c) beşere maddi ve manevi birçok nimet ihsan etmiştir. Dünyada nasıl ki nimetlerin bize ulaşmasında aracı olan şahıslara bir ücret veriyoruz; aynen öyle de asıl mal sahibi olan Rezzak-ı hakiki de vermiş olduğu nimetlere mukabil insanlardan ücret olarak şükür ister. İsraf ise bu nimetleri hafife alıp, hakiki sahibi olan Allah (c.c)'a nankörlük etmek olduğundandır ki, hiç bir şekilde israfta hayır yoktur. Bediüzzaman Said Nursi (Rad) şu hakikati latif bir şekilde şöyle izah eder:
''Hâlik-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nîmetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise; şükre zıttır, nîmete karşı hasâretli bir istihfaftır. İktisad ise, nîmete karşı ticaretli bir ihtiramdır. Evet, iktisad hem bir şükr-ü mânevî, hem nimetlerdeki Rahmet-i İlâhiyyeye karşı bir hürmet, hem kat'î bir surette sebeb-i bereket, hem bedene perhiz gibi bir medâr-ı sıhhat, hem mânevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem nimet içindeki lezzeti hissetmesine ve zâhiren lezzetsiz görünen nîmetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebebdir. İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhâlif olduğundan, vahim neticeleri vardır.''(1)
Bundan ötürüdür ki İslam Dini israfa sebebiyet veren her türlü şeyi men etmiştir. Allah'ın Rasûlü bir hadislerinde; "Denizin kenarında da bulunsanız abdest alırken fazla su harcayıp israf etmeyin." buyurmaktadır. Yaptığımız bir şey bizim için meşru bile olsa, yine de ölçüyü kaçırıp israfa gitmemeliyiz. İnfak ederken bile orta yolu tutmayı emreder Allah (c.c). “Ve onlar ki infak ettiklerinde israf da etmezler, cimrilik de göstermezler; bunun arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkân, 25/67). Hayırda bile orta yolu tutmayı emreder İslam Dini. Çünkü israfta hiç bir şekilde hayır yoktur. Nimetin gerçek manada lezzetini alamamak. Eline geçen nimeti elinde tutamamak. Dolayısıyla hakkıyla istifade edememek. Birçok insana el açmak gibi vahim neticeleri olmasına rağmen ne yazık ki bu hatalık bir veba gibi içimizde hayat bulup yayılmaktadır. İsrafın neticesi sadece maddi noktada değil, manevi noktada da birçok kötü getirileri vardır.'' Evet, iktisad etmiyen, zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeğe namzeddir. Bu zamanda isrâfâta medâr olacak para, çok pahalıdır. Mukabilinde bazen haysiyet, nâmus rüşvet alınıyor. Bazen mukaddesat-ı dîniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor.''(2) İşte böylesi neticeler ile hem dünyevi, hem de uhrevi bir felakete sebebiyet vermektedir israf. Onun için Allah Resulü (sav): ''Yiyiniz, tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre kaçmayınız.''(3) buyurmaktadır. Denizden dahi abdest alırken israf etmeyi yasaklayan bir peygamberin ümmeti olduğumuz halde, bugün İstanbul'da çöpe atılan bir günlük ekmek miktarı, Norveç gibi bir ülkenin bir haftalık ekmek ihtiyacını karşılamaktadır. İşte böylesi müsrif bir millet haline geldik.
Onun için hayatımızı tekrardan gözden geçirelim. Böylesi zararları içerisinde deruhte eden israf hastalığından kaçınarak, dünyamızı ve ahiretimizi kurtarmak ile birlikte en önemlisi de Rabbimizin rızasını kazanmış olalım. Arife tarif yeter Vesselam...
1-Risale-i Nur- 19. Lema
2- Risale-i Nur- 19. Lema
Son Bir Ay 19922 ziyaretçikişi burdaydı!