Günde Yüz Bin Kere Yüzler Sürmeli...
Günde Yüz Bin Kere Yüzler Sürmeli...

Mehmet AKMEŞE / İlahiyatçı Yazar
hidayetnuru@gmail.com

''Şu kevn ü mekânı tuttu ışığın
Nöbeti bekleyen alır keşiğin
Beklemeli o sultanın eşiğin
Günde yüz bin kerre yüzler sürmeli''
Âşık Agâhî’nin “Seher vakti çaldım yârin kapısın” diye başlayan şiirini çoğumuz türkülerden herhangi bir türkü bilir, öyle dinler. Oysa tarikatlardaki seyr ü sülûk erkânını anlatan tasavvufi bir metindir bu. Bu bir ilahi aşk macerasının neticesi olarak aşk pınarından süzülen berrak bir muhabbettir. Vuslatın arzulandığı, doyumsuzluğun ötesinde ruhun aradığı gerçek sevgiyi bulmasıdır. Ama ne acıdır ki, birçoğumuz bunu basit bir şarkıdan ibaret biliyoruz. Ecdadımızın bize bıraktığı servetin farkında olmadığımızın ifadesidir bu aslında.
''Seher vakti çaldım yârin kapısın
Baktım yârin kapıları sürmeli
Boş bulmadım otağının yapısın
Çıkageldi bir gözleri sürmeli''
Âşık Agâhî bir gün sabah namazına durur. Bir türlü maneviyat kapılarından içeri girip ilahi muhabbetin tadına erişemez. Namazda bir türlü huşuyu ve ilahi huzuru yakalayamaz. Tarikatta “Feth-i bâb”, yani “kapı açmak”, sülûkta makamları aşmak, ruhun maddiyattan sıyrılıp maneviyat merdivenlerinden çıkıp ilahi huzuru ve huşuyu bulması yahut bazı ruh müşküllerini halletmek anlamı yanında, Miraç’taki bir hadiseyle bağlantılı olarak daha ziyade “namaz”dır. Allah dostu mana âlemine bir türlü geçemeyince, o anki ruh halini veciz bir şekilde beyitler ile ifade etmeye başlar. Bu beyitlerde de olduğu gibi, burada ''Yâr'' olarak kastedilen Allah (c.c)’tır. Aşk-ı hakikidir. Fıtratın aradığı ve arzuladığı safi ve elemsiz aşk budur. Bu aşk: Allah (c.c)'ın aşkı ve bize Rabbimizi tanıtan ve sevdiren Hz. Muhammed (sav)' in aşkıdır. Allah (c.c), bu safi muhabbete erişebilmemiz için rehberler göndermiş, işaretler halk etmiştir.
''Açtırdım kapıyı girdim içeri
Aklımı başımdan aldı o peri
Dedim sende buldum hâlis gevheri
Dedi yok yok, bir mehenge sürmeli''
İşte bu rehberler hiç şüphe yoktur ki peygamberler, sahabeler ve evliyalardır. Şiirde kastedilen ''Gözleri sürmeli'': '' De ki: “Eğer Allah’ ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.''(1) '' böylesi ulvi bir hitaba mazhar olunan Hz. Muhammed (sav)' in sünneti seniyesine, sımsıkı sarılan mürşid-i kâmillerdir. Mana âleminin kapılarının bir kâmil mürşid vasıtasıyla açıldığını şiirde dile getirmiştir. Zira Aşık Agâhî bir mürşid-i kamil vasıtasıyla mana alemine girmiş ve ilahi aşk yolunda Allah dostunun, yardımıyla ilerleyebilmiştir.
''Şu kevn ü mekânı tuttu ışığın
Nöbeti bekleyen alır keşiğin
Beklemeli o sultanın eşiğin
Günde yüz bin kerre yüzler sürmeli''
İlahi aşka götüren mürşid-i kâmillerin dergâhından ayrılmamanın ve onları sevmenin önemini de yine latif bir şekilde ifade etmiştir.
Maddiyatla çok iştigal ettiğimizden dolayı, gözlerimiz adeta maneviyatta körleşmiştir. Allah (c.c) insanın mahiyetinde sonsuz bir muhabbet derç etmiştir. Bu muhabbeti bizler maddi şeylere sarf ettiğimizden dolayı manevi birçok hazzı yitirmekteyiz. Said Nursi (Rad) bu hakikati şöyle dile getirir:'' İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibariyle mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedî Cennet'e bahçesi gibi muhabbet ediyor. Hâlbuki muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azab çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir manevî azaba medar oluyor. O azabı çekmekte kabahat, kusur ona aittir. Çünki kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemal-i bâkiye mâlik bir zâta tevcih etmek için verilmiş. O insan sû'-i istimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarfettiği cihetle kusur ediyor, kusurun cezasını, firakın azabıyla çekiyor.
İşte bu kusurdan teberri edip o fâni mahbubattan kat-ı alâka etmek, o mahbublar onu terketmeden evvel o onları terketmek cihetiyle Mahbub-u Bâki'ye hasr-ı muhabbeti ifade eden يَا بَاقِى اَنْتَ الْبَاقِى olan birinci cümlesi: "Bâki-i Hakikî yalnız sensin. Masiva fânidir. Fâni olan elbette bâki bir muhabbete ve ezelî ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medar olamaz."(2).
''Agâhî karıştır kanı yaş ile
Dost bulunmaz hayal ile düş ile
Yetilmez menzile bu gidiş ile
Hemen aşk atına binip sürmeli''
Bu dünyada insanın kalbini bağlamış oldukları fani mahbuplar düş misali gibidir. Şairde bu hakikati yine mana dolu dizeler ile ifade etmiştir. Gerçek dostun Allah ve Resul'ü (sav) olduğunu ve onların muhabbetine vesile olamayan, bizce sevgili görünen şeylerin hakikatte bir hayal olduğu ve insanın bundan istifade edemeyeceğini ''Dost bulunmaz hayal ile düş ile'' dizeleriyle ifade ederken ilahi aşkı bulmak için durmadan ''Hemen aşk atına binip sürmeli'' diyerek büyük bir hakikati latif bir şekilde ifade etmiştir. Onun için bize düşen görev Allah (c.c) gerçek manada tanımak ve ona kulluk ederek sevgisine mazhar olabilmektir.
''Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur.''(3)
-----------------
1-Âl-i İmrân / 31
2-Risale-i Nur-lemalar üçüncü 3. lema
3-Mektubat | Yirmi Üçüncü Mektup

kaynak:dinihaber.org